Türkiye’de biyolojik mücadele ne kadar süredir uygulanıyor?
Türkiye’de biyolojik mücadele uygulamaları Osmanlı Dönemine dayanıyor. İlk uygulamaya 1910 yılında turunçgillerde zararlı “Torbalı koşnil” e karşı doğal düşmanı olan Rodolia cardinalis adlı bir gelin böceğinin yurt dışından getirtirilerek sakız adasına salınmasıyla başlanmıştır. Daha sonra aynı gelin böceği 1922 yılında tekrar getirtirilerek Çukurova ve Ege Bölgesi’ne salınmış ve turunçgil bahçelerine yerleşerek zararlı böceği sürekli baskı altında tutmuş olup, bu zararlı böceğe karşı hala herhangi başka bir mücadele yöntemine gerek duyulmadan mücadelesi yapılmaktadır. Bu başarılı Biyolojik mücadele uygulamasından sonra, turunçgillerde zararlı Unlubit’e karşı bir gelin böceği (Crytoloamus montrouzieri) ile bir parazitoit (Leptomastix dactylopii), Defne beyazsineği’ne karşı bir parazitoit (Eretmocerus debachii), Turuncgil beyazsineği’ne karşı bir gelin böceği (Serangium montazerii) olmak üzere birçok yararlı tür zararlılarla mücadele başarılı bir şekilde kullanılmıştır.
Biyolojik mücadeleyi çiftçilerimiz düzenli olarak kullanıyorlar mı?
Bu yöntemi uygulayan çiftçilerimiz var.
Örneğin; turunçgilde zararlı Unlubit’e karşı bir gelin böceği ile bir parazit üretim tesislerinde üretilerek turunçgil bahçelerine salınıyor ve zararlı böceği baskı altına alıyor. Ve yine sıcakkanlı canlılar üzerinde olumsuz etkisi olmayan bakteri preparatları limon çiçek güvesi vb. birçok kelebek larvalarına karşı mücadelede başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Tarlada ve Bahçede kültür bitkilerinde zarar oluşturan organizmalara karşı mücadelede kullanılan yararlı organizmalardan yüzlerce örnek gösterilebilir. Ancak, Biyolojik Mücadele yöntemini uygulayan üretici oranı ne derseniz ne yazık ki oldukça düşüktür.
Biyolojik mücadele konusunda çiftçiler destekleniyor mu?
Evet. Örtü altı sebze yetiştiriciliğinde Biyolojik mücadele ile Biyoteknik mücadele yöntemlerini birlikte uygulayanlara devlet dekar başına 430 TL, turunçgil ve zeytin yetiştiriciliğinde ise dekar başına 60 TL destek veriyor. Bu maddi desteğin dışında ayrıca, konferans, kurs, broşür, kitap vb. yollarla bilgi desteği de vermektedir. Bu ve buna benzer desteklerin sürekliliği, geliştirilmesi ve genişletilmesi, biyolojik mücadele uygulayıcılarının artmasına neden olacaktır.
Her zararlı türe karşı yararlı türleri kullanmak mümkün mü ?
Doğada bitki, bitki ile beslenen zararlılar ve bunlarında üzerinde beslenen yararlı türler olup, bunlar her zaman bir besin zinciri içinde birlikte yaşarlar. İşte biz buna “Doğal Denge” diyoruz. Eğer insanoğlu kendi çıkarına tarım alanlarında bilinçsizce bir uygulama yaparsa, işte o zaman doğal denge bozuluyor. Çünkü:
Tarım alanlarında bitki ile beslenen, bitkilerde ürün kaybına neden olan zararlı türlerin en az 2-3 katı yararlı türler bulunmaktadır. Dolayısıyla tarım alanlarındaki uygulamalar bilinçli yapılırsa, burada var olan yararlı türler zararlı türleri baskı altına almaktadır. Yapılan araştırmalarda tarım alanlarındaki zararlıların %95’i otomatik olarak baskı altına alınabilmektedir. Kısaca, her zararlının birden fazla doğal düşmanı vardır ve bu doğal düşmanlar değişik yöntem ve tekniklerle bilinçli bir şekilde korunmalı ve desteklenmelidir.
Biyolojik Mücadeleye destek olarak kimyasal ilaçlar kullanılıyor mu?
Eğer bir kültür bitkisi ekosisteminde her hangi bir zararlı, doğal düşmanları tarafından baskı altına alınıp bitkide ekonomik zarar veremeyecek popülasyon düzeyine indirilemiyorsa, bu durumda bir taraftan zararlıyı baskı altına almak, bir taraftan da doğada mevcut yaralıları öldürmemek için, sadece zararlıyı hedef alan seçici bir ilaç tekniğine uygun olarak kullanılabilir. En iyi örnek “Akdeniz meyvesineği” dir. Bu zararlının yaşayış özelliği nedeniyle doğal düşmanları olmasına rağmen baskı altına almada yeterli değildirler. Bu nedenle bu zararlıya karşı öldürücü bir ilaçla, böceği kokuyla kendisine çeken bir cezbedici karıştırılarak her iki ağaçtan birinin güney-doğu bölgesinde 1 m2 lik alana püskürtülüyor. Etrafta uçuşan sinekler kokuya doğru uçarak bir besin maddesi olan cezbediciyle besleniyor ve ilacın etkisiyle ölüyor. Buradan da görüldüğü gibi bir taraftan zararlı baskı altına alınıyor, bir taraftan da ağacın tamamı ilaçlanmadığı için yararlı türler ilaçtan korunmuş oluyor.
Biyolojik Mücadelede kullanılan yararlı böcekler nasıl temin ediliyor?
Aslında yurt içinde üretilerek çiftçilerin kullanımına sunulan biri parazit ve diğeri predatör olan sadece iki tür var. Her iki tür de turunçgilde önemli bir zararlı olanı “Unlubit” e karşı başarılı bir şekilde kullanılıyor. Bu parazit ve predatörler bir Özel Sektör (Biyolojik Tarım Danışmanlık ve Mühendislik Hizmetleri Koll. Şti.) ve bir de Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı “Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü (BATEM)” olmak üzere iki kuruluş tarafından üretilmektedir. Örtü altı sebze yetiştiriciliğinde kullanılan 7-8 yararlı tür ise özel sektör tarafından yurtdışından getirtilerek uygulamaya verilmektedir. Bu konuda büyük oranda yurt dışına bağımlı olduğumuz görülüyor. Çözüm olarak, devletin maddi ve bilimsel desteği ile yerli özel sektörün bu konuya el atmasıdır.
Buraya kadar yaptığımız biyolojik mücadele ile ilgili söyleşide, hep yararlı organizmaların üretilip salınmasından bahsettik. Ancak, biyolojik mücadele çalışmalarının en önemli konusu, doğrudan doğada doğal olarak var olan ve zararlıyı baskı altına alan yüz binlerce yararlı türün değişik yöntemlerle korunması ve zararlılar üzerinde baskısını arttırması için desteklenmesidir. Ulusal ve uluslararası araştırmacılar çalışmalarını daha çok bu tür konularda yoğunlaştırmışlardır.
Biyolojik mücadele sisteminin maliyeti ne kadardır?
Bilinçsiz ve sık sık kullanılan ilaçların meydana getirdiği tüm olumsuzluklar dikkate alındığında, hemen hemen hiçbir olumsuz etki yaratmayan çevre dostu biyolojik mücadele ile kimyasal mücadelenin maliyet karşılaştırmasını yapmanın doğru olmadığına inanıyorum. Yine de şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Biyolojik mücadele kısa vadede kimyasal mücadeleye göre biraz daha pahallı olabilir, ancak uzun vadede kesinkes daha ucuzdur. Çünkü ister yapay olarak yararlıların salımı yapılsın, ister ekosistemde var olan yararlılar korunup desteklensin, bunlar ekosistemde yerleşip zararlılarla beslenerek onları sürekli baskı altında tutacaktır. Kimyasal mücadelede ise ilaçlama yapıldığında zararlı popülasyonu düşürülüyor, ilacın etkisi geçtiğinde ölmeyip canlı kalanlar tekrar daha güçlü popülasyonlar oluşturularak bitkiler zararlıların istilasına uğruyor. Bu durumda tekrar ilaç kullanmak zorunda kalınıyor. Bu da sonuçta hem ekonomik hem de ekolojik yıkım anlamına geliyor.
Eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Adana Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü’nde göreve başladığım 1964 yılından bu yana, yani 49 yıldır Biyolojik mücadele konusunda çalışıyorum. Çukurova’da pamuk ekim alanlarında Pamuk yaprak kurdu, Pamuk beyazsineği kırmızı örümcek vb. zararlılara karşı bir mevsimde 10-11 kez havadan uçakla ilaçlamalara tanık oldum. İlaçların havada asılı kalarak bir sis bulutu oluşturduğunu, tarlalarda çalışan insanların, tarla kenarlarında otlanan hayvanların zehirlendiğini ve tarlaların içine doğru uzanan dalyanlarda balık ölümlerini gördüm. İşte bu olumsuzlukların hepsi, bilinçsiz, zamansız, sık ve mücadele tekniğine uyulmadan yapılan ilaçlamaların sonucuydu. İşte o zaman Biyolojik mücadelede çalışan araştırmacıları, uygulayıcıları, yayımcıları bir araya getirerek bir dernek kurulması ve Biyolojik mücadeleyi her yönüyle sahiplenmek gerektiği ortaya çıktı. Kuruculuğunu Üniversitemiz, Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Elemanlarının yaptığı “Türkiye Biyolojik Mücadele Derneği” bugün 13 yaşına basmıştır. Ziraatçılar, Ormancılar, biyologlar, çevreciler, özel sektör vb. meslek elemanlarından oluşan derneğin üye sayısı 278’e yükselmiştir. Türkiye Biyolojik Mücadele Derneği bilimsel bir dernek olup; biyolojik mücadele ile ilgili kongre (2014 yılında 10.sunu yapacaktır), sempozyum, çalıştay, kurs ve konferanslar düzenleyerek, kitap, broşür, poster hazırlayıp dağıtımını yaparak, bu konuda çalışan elemanları teşvik ve aralarındaki ilişkilerin düzenlenmesine yardım ederek, araştırma kurumları ve benzeri kuruluşlarla her türlü işbirliğini sağlayarak hizmet vermektedir. Derneğin ayrıca, son dört yıldan bu yana biyolojik mücadele ile ilgili araştırma makalelerinin yer aldığı “Türkiye Biyolojik Mücadele Dergisi” adı altında bir dergi çıkarttığını da bildirmekte yarar görüyorum.
Prof. Dr. Nedim UYGUN’un Akedemik Özgeçmişi
1 Ocak 1939 tarihinde Mersin-Arslanköy’de doğmuş olan Prof. Dr. Nedim UYGUN, 1962 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesini bitirmiş, 1970 yılında Almanya’da doktorasını tamamlamış, 1975’de Çukurova Üniversitesinde Doçent, 1981’de aynı Üniversitede Profesör, 2006 yılında da emekli olmuştur. 2002 Yılında TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası “Bilim Ödülü”’nü kazanmıştır.
Bu akademik süreç içerisinde 17 Yüksek Lisans ve 18 Doktora olmak üzere 35 bilim adamı yetiştirmiş, TÜBİTAK, DAAD, NATO ve FULBRIGHT’ın doktora sonrası araştırma bursları ile Avusturya, Almanya ve ABD’de Entomolojinin değişik konularında araştırmalar yapmış, birçok bilimsel toplantının düzenleme ve bilim kurulu başkanlığını üstlenmiş, bu bilimsel çalışmalarının ürünü olarak da 232 eser vermiş ve bunlardan 48’i “Science Citation Index” de taranan dergilerde yayımlanmıştır.
Akademik faaliyetlerinin yanında ayrıca, 16 yıl Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcılığı; 8 yıl Entomoloji Anabilim Dalı Başkanlığı; 9 yıl Bölüm Başkanlığı ve 2 dönem de Ziraat Fakültesi Dekanlığı gibi idari görevlerde bulunmuştur.
Dört ulusal ve iki uluslar arası meslek derneğinin üyesi olan Nedim UYGUN “Türkiye Biyolojik Mücadele Derneği”nin kuruculuğunu yapmış ve 2000 yılından bu yana da başkanlığını yürütmektedir.
|