Konuşmasına, İstiklal Marşı öncesinde milli marş ihtiyacını karşılayan Osmanlı’nın geleneksel marşı olan Mehter Marşı’nın kullanım alanları ile başlayan Yrd. Doç. Dr. Bedri Aydoğan; daha sonra Osmanlı’nın mehter marşının neden milli marş olamayacağı konusuna değindi. Mutlak bir yönetimden halkın yönetimi eline aldığı Cumhuriyet rejimine geçmeye hazırlanan bir halkın, padişahlar adına yazılan marşlara ilgi göstermediğini de dinleyicilere aktaran Yrd. Doç. Dr. Aydoğan, daha sonra Osmanlı’nın Batı müziği ile tanışmasını kısaca aktardı.
Konuşmanın en ilginç yanı ise milli bir marş yokken özellikle uluslararası sahalarda kullanılan türkülerdi. Buradan hareketle milli marşın neden bir ihtiyaç olduğundan bahseden Yrd. Doç. Dr. Aydoğan Batı ülkelerinde milli marş kavramına değindi.
İstiklal Marşı’nın Hikayesi ve Marşın Yazılma Süreci de Unutulmadı.
Yrd. Doç. Dr. Aydoğan, 12 Mart 1921 öncesindeki milli marş sıkıntısını dinleyicilere aktardıktan sonra İstiklal Marşı’nın kabulüne, Mehmet Akif Ersoy’u bir marş yazmaya ikna eden Hasan Basri ve Hamdullah Suphi’ye de konuşmasında yer verdi. Bu iki gizli kahraman ile Mehmet Akif Ersoy arasındaki mektuplaşmaları da gösteren Bedri Aydoğan daha sonra İstiklal Marşı’nı, milli marş olmaya talip diğer marşlarla kıyasladı.
İstiklal Marşı’nın Besteleri Taş Plaktan Dinletildi.
İstiklal Marşı’nın bestelenme sürecini de aktaran Yrd. Doç. Dr. Bedri Aydoğan, İstiklal Marşı’nın iki önemli güftesinden söz etti. 1930 yılına kadar Ali Rıfat Çağatay’ın bestesinin kullanıldığını, daha sonra bugün kullandığımız bestenin sahibi olan Osman Zeki Üngör’le ilgili bilgiler veren Yrd. Doç. Dr. Aydoğan, taş plaktan Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini katılımcılara dinletti.
Konuşmasının sonunda İstiklal Marşı’nın nasıl okunması gerektiğine de değinen Bedri Aydoğan, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “İstiklal Marşını Dinlerken” adlı şiirini okuyarak halkın İstiklal Marşı’na olan tutkusunu, sevgi ve saygısını bir kez daha dile getirdi. Yrd. Doç. Dr. Bedri Aydoğan dinleyicilerin sorularını da yanıtladı.
|