Arama Bağlantılar ÇÜ Anasayfa
  HABER MERKEZİ  
 
 
Anasayfa
 
Hakkımızda
 
E-Bülten
 
Röportajlar
  Konuşma Metinleri
  Videolar
  Medyada ÇÜ
 
Haber Arşivi
 
İletişim
 

Kilikya Yeniden Keşfediliyor

 

 

Adana (ÇÜHM) -

10.04.2013

Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Yrd.Doç.Dr.Serdar Girginer ile Yapmış olduğu projeler ve Tatarlı Höyük Kazısı hakkında röportaj yaptık.

Hocam, Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı olarak, Şu ana kadar yapmış olduğunuz projeleriniz ve çalışmalarınızı anlatır  mısınız?


Çukurova bölgesinde çalışmalar yapacak güçlü bir arkeoloji bölümüne ihtiyaç vardı. Bölümün kurulması aşamasında emeği geçen eski rektörümüz Prof. Dr. Can Özşahinoğlu ve dekanımız Prof. Dr. Melih Oral’a teşekkür etmeyi bir borç biliyoruz. İki hocamızın  isteği ve desteği ile Arkeoloji Bölümü kuruldu. Şu anda bölgedeki en güçlü arkeoloji bölümü olmamızı bir anlamda hocamıza borçluyuz. Daha sonra göreve gelen rektörlerimizin de bölümümüze büyük destekleri olmuştur. Arkeoloji Bölümü 1998 de kuruldu ve  kısa süre sonra öğretim  elemanları  bulunmaya başlandı. Bu gün geniş ve değerli bir öğretim üyesi kadrosuna  sahibiz. Bölüm kurulduğundan itibaren Çukurova bölgesine hakim olabilmek için epey gezildi. “Kilikya – Çukurova” isimli kitabım 12 senelik bir deneyimin toplamı olarak ortaya çıktı. 2007'den itibaren kimse üstüne birşey yazamadı.

iletisim1
iletisim1
iletisim1

 

2005 Arkeoloji yüksek lisans programımız başladı. Bu yıl itibariyle  ilk öğrencilerimizi mezun veriyoruz. Arkeoloji alanında bilimsel araştırma yapmamız Kültür ve Turizm Bakanlığının ruhsatlarına bağlıdır. Bu durumu göz önüne alarak çalışmalar yaptık ve  ruhsatlı bir şekilde araştırmalar yapmaya başladık. Hem Kayseri de hem de Adana’da araştırmalara başlatıldı. Bu bağlamda, Tufanbeyli, Saimbeyli, Kozan, Ceyhan, Yahyalı, Teke ilçeleri  adım adım gezildi. Bu saydığım ilçelerin bilinen 100 tane arkeolojik varlığı varsa, biz bunları binlere ikibinlere çıkardık ve bu çalışmların hepsi bilim dünyasında yayınlandı. 2007 senesinde Kayseri de 3 aylık bir kurtarma kazısı yapıldı. Bu kazıdaki esas amacımız, çok geniş bir coğrafyaya yayılan, Alanya'dan Antakya'ya kadar bulunan ve ciddi bir kültüre sahip bir devlet olan Hititler dönemine ait ünlü kentlerinin bulunmasıydı. Bu kentlerin bulunabilmesi için Çukurova bölgesinde araştırmalara devam edildi. Tatarlı bölgesini kazmak için de bakanlığa başvuru yapıldı. Tatarlı Höyük kazısı en büyük projemiz oldu.  Bakanlar kurulunun verdiği kararla kazımız başladı. Kültür Bakanlığı ile Çukurova Üniversitesi adına yapılan bu çalışma dünyada da ünlü oldu.  Şu anda bölümümüz 3 tane uluslararası proje üzerinde çalışıyor.

Yakın zamanda yapmış olduğunuz bir kazı çalışması var mı? Arkeoloji kazı çalışma sürecini kısaca analatır mısınız?
Aslında bizim için çalışma  ve hazırlıklar  hiçbir zaman bitmiyor. Bununla birlikte  fiili olarak kazılara  Temmuz ayında başlıyoruz. Tabi bu durum bütçelerle de doğru orantılıdır. Ne kadar para varsa o kadar kazı yapılır. Kazı yapmak masraflı bir iştir. Kazılarda 30-40 kişilik uzman ekip, öğrenciler ve stajyerlerle  çalışıyoruz. Kültür Bakanlığının verdiği bütçe ile Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları boyunca kazı çalışması  yapılıyor. Bu konuda bize sağladığı destekler için Rektörümüz Prof.Dr. Mustafa Kibar'a  teşekkürlerimi sunuyorum. Sayın Rektörümüzün,  çalışmalarımızın öneminin farkında olduğunu biliyoruz. 3 ay süren kazı sürecinden sonra eserlerin değerlendirilmesi, yayınlanması, uluslararası kongrelerde ve sempozyumlarda sunulması için aslında bütün sene çalışmalarımız devam ediyor.

Önümüzdeki günlerde yapmayı düşündüğünüz her hangi bir projeniz ve kazı çalışmanız olacak mı?
Bölümümüz adına yapmak istediğimiz birkaç çalışma daha başlayabilir. Hocalarımız Adana yöresi ile ilgili birkaç konuda görüşmelerini sürdürüyor. Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Kibar  başkanlığında, öğretim üyelerimizin danışmanlığında bir iki kazı daha başlayabilir. Henüz netleşmemiş olmakla beraber, yakın zamanda antik kent kazısına başlamamız muhtemeldir.

Tatarlı Höyük hakkında  biraz bilgi verir misiniz?

Günümüzden 3500-4000 yıl öncesinin kayıp ünlü Hitit kenti Lawazantiya Hitit krallarının bir süre bayramlarını ve törenlerini kutlamak için geldikleri bilinen Anadolu’nun en önemli kutsal kentlerinden birisidir. Lawazantiya aynı zamanda Hitit İmparatorluk Çağında Hitit kraliçesi olan III. Hattusili’nin eşi Puduhepa’nın da yaşadığı şehir olarak bilinmektedir. Aynı zamanda kent, Hitit yazılı belgelerinde "7 Pınarlı Kent" olarak anılmaktadır.

Tatarlı Höyük Adana’nın doğusunda yer alan Ceyhan ilçesinin 35 km. doğusundaki Mustafabeyli Beldesi’nin 5 km. kuzeyinde bulunan Tatarlı (Yedigöz / Yedioluk) köyünün girişinde yer alıyor.

Höyük, yaklaşık 300X180 metrelik boyutu ve 37 m. yüksekliğiyle Kilikya bölgesinin en büyük bir-iki yerleşiminden birisidir. Dolayısıyla M.Ö. II. Binyılda muazzam bir metropol kenttir.

Höyüğün yakın çevresinde 7 adet tatlı su pınarı tespit ettik. Günümüzde dahi bu pınarlardan, örneğin birisi olan "Camigözü" Pınarı tek başına 22 köy ve beldenin su ihtiyacını karşılıyor.

Höyüğün yakın çevresinde yer alan diğer 6 pınarın akan suları ise (Çınaraltı I ve II, Kaynargöz, Meleğin Gözü, Küçük Kocagöz ve Değirmen Ocağı-Büyük Kocagöz Pınarı) Sitadel ile Aşağı Şehir’i ortadan ayırarak Mercin Deresini (Hititlerde: Tarmana ) oluşturuyor ve daha sonra da Ceyhan Nehrinin önemli bir kolu haline geliyor. Ceyhan Nehri de höyüğün yaklaşık 10 km. kuzeyinden akmaktadır. Tatarlı Höyük bize, Orta ve Geç Tunç çağlarında Kizzuwatna Arkeolojisi için çok önemli veriler veriyor. Sitadel (Yukarı Şehir)’de yapılan kazı çalışmalarında Tatarlı Höyüğün tabakalanmasına dair önemli veriler elde ettik. Bu verilere göre Hellenistik Dönem, Demir Çağı (Geç Hitit dönemi), Geç Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı, Erken Tunç Çağı tabakalarının var olduğunu görüyoruz.

Tatarlı Höyük Sitadelindeki en üst yerleşim Hellenistik Döneme aittir. Tatarlı Höyük’ün bu dönemde büyük olasılıkla yakınlarda yer alan Castabala-Hierapolis antik kentinin veya Anazarbos’un hinterlandında zengin bir atölye-üretim kasabası görünümünde olduğunu düşünüyoruz. En önemli endüstriyel üretimi olarak, M.Ö. II. Binyıldan gelmesi olası olan tekstil konusu ön plana çıkmaktadır. Dokumacılıkla ilgili ele geçmiş olan çok sayıda ve çeşitli tiplerdeki tezgâh varlığı zengin bir koleksiyonu oluşturuyor. Bunun dışında Zeus Olybris kültüyle de ilişkili veriler elde edilmektedir.

Lawazantiya kentinin, tüm M.Ö. II. binyılı boyunca Anadolu’da varlığını sürdürdüğü biliniyor. Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nda şehrin adı metinlerde genelde Luhuzatia /Luhuzutia, Luhazatia ve Luhusatia şekilleriyle karşımıza çıkıyor. Ticari içerikli metinlerden yola çıkılarak kentte bir ekallum’un (saray) olduğu, Hurama şehrine olan yakınlığı, Assur’dan getirilen malların ilk kez bu kentte indirildiği, şehrin aynı zamanda bir dokuma merkezi de olduğunu söyleyebiliriz. Şehir, Hitit döneminde karşımıza Lahuwazantiya veya Lawazantiya şeklinde çıkar ve Eski Hitit Çağı belgelerinde Uršu Kuşatması Metni’nde Luhuzzantiya olarak görünür. Lawazantiya’nın geçtiği metinler göz önüne alındığında kentin kutsal nitelikler taşıdığı ortaya çıkar.

Epigrafik, jeomorfolojik ve en önemlisi arkeolojik veriler dikkate alındığında, Tatarlı Höyüğün Hitit dünyasının ünlü kutsal kenti Lawazantiya ile aynı kent olduğunu düşünmekteyiz. 5 sezonluk tüm veriler bu düşüncemizi destekler durumdadır. Eğer Tatarlı Höyük ile Lawazantiya eşitliği kanıtlanırsa, Anadolu Arkeolojisinde önemli bir keşif olacaktır.

Tatarlı Höyük kazısı Doğu Akdeniz dünyasında, özellikle de Kuzey Suriye, Kilikya ve Levant için M.Ö. II. ve I. Binyıl kronolojik sorunlarının çözümünde de anahtar roller üstlenecektir gibi görünmektedir.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey varmı?


Çukurova Üniversitesi’nin  öğretim elemanı olmaktan çok onur ve gurur duyuyorum. Türkiye de en fazla desteği alan kazı ekibi sanırım bizde.  Bu konuda Arkeoloji bölümü çalışanlarına ve Rektörlüğümüze sonsuz teşekkür ederim. Arkeoloji Batı Üniversitelerinin vitrinidir. Prof.Dr. Mustafa Kibar bizlere çok büyük destekler sağladı. Ortadoğu Anadolu-Ege hattının yanı sıra Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin arkeolojik çalışmalar bakımından çok ihmal edilmiş olduğunu vurgulamak isterim. Bu nedenle öncelikle bir kitap kaleme aldık. İkinci kitabımız olan Türkçe ve İngilizce Gezi Rehberi baskıya girmek üzere. Kitabın içeriğinin oldukça fazla kullanılacağını düşünüyorum. Bu nedenle mutlu ve gururlu olduğumu belirtmek isterim.

Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde yaşanan gelişmeler, bölüme gelen öğrenciler açısından da büyük olanaklar sağladı. Bölümümüz şu anda Türkiye’de var olan 49 arkeoloji bölümü içerisinde 5. Yüksek puana sahip bölümdür. Böylelikle üst paydadan daha iyi bir reaksiyon geliyor. Bu nedenle, eğitimden kalitemizden taviz vermiyoruz. Verdiğimiz eğitim sonucunda öğrencilerimiz de sahip oldukları bilgiler ile farklılık yaratmasını hedefliyoruz.

Yrd. Doç. Dr. Serdar Girginer Kimdir?


1967 Ankara doğumlu olan Serdar Girginer, Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimimi Ankara Üniversitesi, DTCF, Arkeoloji Bölümü, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı’nda Prof. Dr. Hayat Erkanal ve Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu’nun danışmanlıklarında hazırladığı bitirme tezleri ile tamamladı.
1994 yılında Atatürk Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü’ne Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başlayan Girginer daha sonra aynı bölümde Yardımcı Doçent Doktor unvanı ile görev yaptı. Girginer, 1998 yılında Çukurova Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’ne kurucu bölüm başkanı olarak atandı.
Girginer aynı zamanda Çukurova Üniversitesi bünyesinde Arkeolojik Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin kurucusudur.
Girginer, öğrencilik döneminde Prof. Dr.Uğur Silistreli’nin başkanlığında yapılmış olan Köşkhöyük kazılarına, daha sonra heyet üyesi olarak Prof. Dr. Hayat Erkanal’ın başkanlığında yapılmakta olan Limantepe, Dr. Turhan Özkan’ın başkanlığında ve Prof. Dr. Hayat Erkanal’ın bilimsel danışmanlığında yapılmış olan Bakla Tepe kazılarına katıldı.
2002 yılından itibaren Adana ve Kayseri İlleri yüzey araştırmaları projesin başkanlığını yürüten Girginer, proje kapsamında Tufanbeyli, Saimbeyli, Kozan, Ceyhan, Sarız, Develi ve Yahyalı bölgelerinin arkeolojik envanteri tamamlanması sürecini yönetti. 2002-2006 yılları arasında Tufanbeyli’de yer alan Kappadokia Komanası antik kentiyle ilgili ayrıntılı dökümantasyon çalışmalarında bulunan Girginer, bu önemli dini merkezin yerleşme alanları ve kentin yayılım bölgeleriin tespit edilmesine ilişkin araştırmalarda  bulundu.
Girginer, 2004 yılından itibaren Prof. Dr. Mustafa H. Sayar’ın başkanlığında devam etmekte olan Kilikya yüzey araştırmalarında heyet üyesi ve erken dönem yerleşmelerinin tespiti grubunun koordinatörlüğünü üstlendi.
2007 yılının bahar aylarında Kayseri Müze Müdürü Hamdi Biçer ile Hasan Elmaağaç’ın başkanlığında Kayseri, Develi ilçesinde yer alan Bileç Höyük kurtarma kazısına danışmanlık yapan Girginer, Adana, Ceyhan ilçesi, Tatarlı köyünde yer alan Tatarlı Höyük kazılarında başkanlık görevinde bulundu.
Girginer’in Münih Üniversitesi’nden Prof.Dr.Ahmet Ünal ile birlikte bölgenin en kapsamlı yayını olan Kilikya-Çukurova. İlkçağlardan Osmanlılar Dönemi’ne Kadar Kilikya’da Tarihi Coğrafya, Tarih ve Arkeoloji isimli kitabı bir kitabı bulunmaktadır.

Bunların dışında, bölgenin Arkeoloji, Tarih, Turizm potansiyeli, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasıyla ilgili çok sayıda bilimsel araştırması yayınlanan Girginer, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü bünyesinde eğitime devam eden Arkeoloji Yüksek Lisans programıyla ileride bölge üzerinde çalışacak genç araştırmacıların yetişmesi için çalışmaktadır.

Röportaj: Elif Pınar Aybay (ÇÜHM, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Uzmanı)

 

 

 

kişi ziyaret etmiştir

 



Çukurova Üniversitesi Haber Merkezi